Sendikamız Genel Başkanı Sayın Ahmet Eroğlu, gündeme dair önemli bir açıklamada bulundu.
Değerli arkadaşlar,
Son 4 yıldır, pandemi süreci, bölgemizdeki savaşlar ve sonrasındaki kur artışları, enflasyon ve fiyatlar genel seviyesindeki yükseliş, maalesef sabit ücretliler için hayatı oldukça zor hale getirdi. Enflasyonist ortam, zaten bozuk olan gelir adaletsizliğindeki bozulmayı daha da çekilmez hale getirmeye başladı.
Artan döviz kurları, enflasyon ve fiyatlar genel seviyesinin olumsuz etkisinden zarar gören kesimlerin korunması için alınan her bir tedbir, maalesef bir başka kesimin ya da grubun aleyhine gelişmeleri de beraberinde getirir oldu. En düşük emekli maaşı konusunda alınan ve alınması da zaruret haline gelen iki karar sonrasında da, emekliler arasında bir grubu korurken diğerleri aleyhine sonuçlar doğurdu. Asgari ücretlileri ve kamu işçilerini enflasyona karşı korumak adına ve kesinlikle alınması gereken ücret artışı kararı ve sonrasında en düşük memur maaşının 1 Temmuz’dan itibaren 22 bin lira olmasına yönelik karar, diğer çalışanlar ve özellikle de toplu sözleşme ile ücret alan çalışanlar aleyhine bir durumun ortaya çıkmasına sebep oldu. Memurlara verilen seyyanen artış uygulaması ile bütün memurların maaşları bir nebze olsun rahatlatılmış oldu ancak aynı kararın emekliler ve diğer çalışanlar için de benzer şekilde uygulanması genel memnuniyet oranının artmasına katkı sağlayabilirdi. Kısacası enflasyon ve fiyatlar seviyesindeki artış, çalışanlar ve emekliler arasındaki adalet terazisinin dengesini de bozdu. Daha da vahimi, bütün kesimlere verilen ücret artışı ve ilave ödemeler, kısa sürede erir hale geldi.
Konut kiraları, sadece büyük şehirlerde değil, bütün il, ilçe ve beldelerde, neredeyse asgari ücret seviyesinin üzerine çıktı. Bazı şehirlerde ve ilçelerde, ortalama konut kirası, bırakınız asgari ücreti, kamuda çalışan müdür maaşlarının bile üstünde seyreder hale geldi. Neredeyse hiçbir kurumda, büyük şehirlere gitmek isteyen personel kalmadığı gibi, gidenlerin de en kısa sürede ayrılmaya çalıştığı bir dönem yaşanır hale geldi.
Sendikamızın yetkili olduğu Ziraat Bankası, Halkbank, Ziraat Katılım Bankası, SPK, BDDK ve KGK’nın Sayın Genel Müdürleri, Başkanları, Yönetim Kurulu Üyeleri ve İK Yöneticilerinin, bu olumsuz şartlardan banka ve kurum çalışanlarımızın zarar görmemesi ve enflasyona karşı ezdirilmemesi için aldıkları kararlar kesinlikle taktire şayandır. Üç yıl önce bankalarımızla imzalamış olduğumuz TİS çerçevesinde enflasyona karşı çalışanları ve üyelerimizi korumak için, ücret artışı maddesine “enflasyon +3 ücret artışı” maddesi koymuştuk. Enflasyonun %15-20 bandında seyrettiği dönemde imzaladığımız TİS’ne göre bu oran, enflasyonun %15-20 fazlası bir artış demekti. Ancak son iki yıldaki enflasyon %80 bandına geldiğinde, artı 3 anlamsız hale gelmiş oldu. Buna karşılık, banklarımızın Genel Müdürleri, taleplerimizi dikkate alarak, mümkün olduğunca, artı 3 yerine daha yüksek oranda ücret artışı kararları aldılar. Keza Kamu işçisi niteliğinde olan SPK, BDDK ve KGK çalışanlarına seyyanen zam sonrası ek refah payı olarak %45 zam yapılması kararını da çalışanların memnuniyetine mazhar olmuştur.
Bu arada, genel kira artışı dikkate alınarak, görev yeri ödemesinin bütün personel yapılması kararı alındı. Her ücret artışı döneminde de bu meblağ arttırıldı ve en son Haziran ayında Görev yeri ödemelerine %25 daha artış yapılması kararı verildi. Bölgesel durumlar dikkate alınarak, bazı il ve ilçelerimizde, İstanbul için ödenen meblağ ödenmeye başlandı. Kreş yardımı konusunda, yıllardır süren ısrarımız dikkate alınarak, kreş yardımı yapılması kararı alındı. Sigorta paralarının ödenmesi konusunda taleplerimiz dikkate alınarak, Kurban Bayramı öncesi sigorta paraları ödendi, sadece bir grup personel yerine bütün personel bu ödemeden yararlandırılır hale geldi ve sigorta ödemelerinin bundan böyle üç aylık dilimler halinde ödenmesi hususunda gerekli duyurulara imza atıldı. Her yıl 2 maaş temettü ödemesi, 3 maaş olarak uygulanmaya başlandı. Yemek ücretleri, mümkün olduğunca piyasa şartlarına uygun hale getirildi. Yakacak yardımının 7 ay olarak ödenmesi kararı alındı. Bütün bunlar, sendika olarak, başta bankalarımız Genel Müdürleri olmak üzere, bütün yöneticilere teşekkürü bir borç bildiğimiz banka çalışanları lehine alınmış güzel kararlardır.
Ancak 1 Temmuz’dan itibaren memur maaşlarına yapılan seyyanen zam ve sözleşmeden kaynaklı artışla, bankalarımızda çalışanlara verilen ücret artışı, memurlar için sevindirici olsa da banka çalışanları için memnuniyetsizlik yaratmıştır. Dışarıdan bakıldığında, banka çalışı arkadaşlarımızın; maaş, ikramiye, temettü, görev yeri ödemesi ve sigorta ve performans ödemesi dikkate alınarak ve yıllık gelirinin aylık ortalama maaş olarak hesaplanması halinde, en düşük banka çalışanın maaşının en düşük memur maaşından aşağıda olmadığı doğrudur. Ancak bu bakış açısında gözden kaçırılan hususlar vardır. Birincisi, banka çalışanı arkadaşlarımızın hemen tamamı, Mart ayından itibaren %27 vergi dilimine geçmektedirler. Yılsonuna gelindiğinde ise, Ocak ayında aldığı maaşı, yıl içinde yapılan ücret artışına rağmen alabilen, bir tek arkadaşımız olmamaktadır. İkincisi, İkramiye ve temettü ödemesi yapılan aylarda arkadaşlarımız bir nebze de olsa rahatlamakta ancak, tek maaş ödemesi yapılan aylarda, borçlanmak zorunda kalmaktadırlar.
Bankalarımız tarafından 1 Temmuz’dan geçerli olmak üzere yapılan ücret artışında, asgari ücrete verilen zam oranının dikkate alınıyor olması veya devlet memurlarında olduğu gibi seyyanen bir meblağ taktir edilerek sonrasında bir ücret artışı yapılması, bütün arkadaşlarımızın ve sendika olarak bizim de ortak temennimizdi. Genel olarak %20 ve alt unvan gruplarına ise %25 zam yapılması kararı elbette teşekkür edeceğimiz bir karardır ancak Temmuz ayına gelinceye kadar göreceli olarak da olsa iyi durumda olan banka çalışanı arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu en düşük memur maaşının altında ücret alır hale gelmişlerdir. Memurlara verilmesi planlanan iki ikramiye kararı sonrası bu durum, bankacı arkadaşlarımız aleyhine iyice bozulacaktır. Nispeten iyi ücret alması beklenen banka çalışanlarının ücretlerinin, en düşük memur ya da işçi ücreti seviyesine getirilmesinin, bu enflasyon ve fiyat artışlarının getirdiği en büyük haksızlık olduğunu düşünüyoruz.
Umut ediyoruz ki; Kasım ayından itibaren başlayacağımız TİS görüşmeleri sonunda imzalayacağımız sözleşme ile bu durum düzelir. Öncelikle yüksek enflasyon dikkate alınarak; sendikamız tarafından, devlet memurlarında olduğu gibi, 6 ayda bir ücret artışı yapılması maddesinin eklenmesi, alt unvan grubundaki arkadaşlarımıza seyyanen bir ücret artışı yapılarak durumlarının iyileştirilmesi ve refah payı olarak da enflasyon oranı artı enflasyon oranının %15-20 fazlası ücret artışı yapılması hususları en büyük hedefimiz olacaktır.
Sendika olarak, Allah bir daha yaşatmasın, deprem sonrasında bölgedeki bütün şubelerimizi ve birimleri ziyaret ettik. Bayram öncesi, Van bölgemizdeki iller; Van, Hakkari, Bitlis, Ağrı ve Ardahan il ve ilçelerimizdeki bütün şubeler ve birimler ziyaret edildi. Bu hafta Adana ve Mersin şubelerimizle ziyaretlerimiz devam ediyor. Önümüzdeki iki ay sonunda ise, Türkiye çapında her üç bankamıza ait 3259 şube ve bölge yöneticilikleri ziyaret edilmiş olacaktır. Bütün arkadaşlarımıza ulaşıp, tek tek problem ve talepler alınacak ve TİS süreci başlatılacaktır.
Başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Ekonomi Yöneticilerinin, sabit ücretli ve dar gelirli vatandaşlarımızın yaşamlarını gün geçtikçe daha çekilmez hale getiren ve adalet terazisini bozan, enflasyon ve genel fiyatlar seviyesindeki artışı engellemek için aldıkları ve alacakların kararların başarılı olması dileği ile, bütün arkadaşlarımıza sağlık ve sıhhat içinde hayırlı çalışmalar diliyorum.
Saygılarımla.
Ahmet EROĞLU / GENEL BAŞKAN
Copyright 2019, Öz Finans-İş Sendikası, Tüm Hakları Saklıdır.